10 Aralık 2011 Cumartesi

büyümeyemektupçocukçağlardan

Büyüdüm. Artık dizlerimde yaralarım yok. Koşamıyorum çünkü, koca bir bedenin içinde hapsoldum kaldım. Bir de daha sık ağrıyor omuzlarım. Halbuki o ağır kitaplarla dolu okul çantası yok sırtımda. Birkaç başka yük işte. Yaşamak için elzem birkaç yük. Ağır ... Çok ağır. Ama taşınmaya mecbur.
Artık bedenim değil, ruhum düşüyor sık sık. Ve elimden tutacak hiç kimse yok. Görmüyorlar beni, duymuyorlar. İçimde saklı bir küçük çocuk var, bilmiyorlar. Acımasızlaşıyormuş insanlar büyüdükçe , gerçekten.
Ruhum düşüyor, yaralar alıyor birkaç farklı şekilde. Bilmem kaç farklı şekilde. Sonra kan sızıyor içime içime. Doyasıya oturup ağlayamıyorum bile. Nereye gittiniz kapısında ağladığım dostlar? Nerede gülüşleriyle gözyaşlarımı dindiren insanlar? Neden artık kendi parmaklarım geziyor gözyaşlarımda? Yalnız mıyım yoksa artık? Büyümek bu mu? İnsan büyüdükçe daha mı yalnızlaşır?
Hala sorularım var. Bitmek bilmeyen sorularım. Hala keşfediyorum aslında dünyayı, doğum tarihim bilmem kaç. Merak ediyor,sorular soruyorum. Ama artık beni duyan yok. Hey dünya , merhaba! Ben buradayım hala! Değişmedim! Büyümek istemiyorum. İstemiyorum yalnızlaşmak, istemiyorum kaybetmek. İnsanın asıl büyüdüğü an , onu çocuk görenlerin gittiği andır derler. Bilseydim asla büyümek istemezdim. Ama oldu işte. Birileri bıraktı elimi ve ben yalnız kaldım. Birkaç adım atmıştım henüz ... Sonra kendimi yolun ortasında yalnız yürürken buldum. Yolun ortasında ezilmemek için çabalarken, ağırlaştı bedenim, büyüdüm.
Bazen aynaya bakıyorum da göz çizgilerimde yaşayan, oyunlar oynayan çocuklar görüyorum. Alnımdaysa sıra sıra ipe dizilmiş anılar.
Bazen de arkama bakıyorum , hani eskiden su birikintilerinde oynadıktan sonra sırılsıklam olurdu ayaklarım. Yere basıp ileri doğru yürürdüm. Islak ayak izlerim kalırdı bastığım yerlerde. Şimdi diyorum, keşke daha bir güçlü bassaymışım yere, daha bir güçlü bıraksaymışım izimi olduğum yerde. Çünkü her bir ayak izim bir daha yaşayamacağım an, her bir ayak izim beni çocukluğumdan uzaklaştıran, her bir ayak izim geçmişim... Öyleymiş, geç oldu fark etmem. Çünkü artık büyüdüm. Yaşlanıyorum. Her yıl bir artı daha. Ve ellerim bıraktı artık geçen zamanı saymayı. Ruhunun ne istediğine bakmıyor bu koca beden. Boyu uzadı mı, hayatla savaşmaya başladı mı öldürdü sanıyor içinde yaşayan çocuğu. Bir iz bırakmak istesem geçmişte " ayakkabıların ıslanır" diye bağırıyor bana. 
Arkana bak! Bir daha ne zaman yaşayacaksın?! Söylesene kaç kere daha gelmeyi planlıyorsun dünyaya! Peki Tanrı'nın planlarından haberi var mı?! Hah.
Büyüdüm işte. Büyüyünce ağlamak bile gizli kapaklı.
Büyüyünce tek açık olan şey savaşmak. Parayla, güçle, yalanlarla, insanlarla, hayatla savaşmak.
Büyüyünce kendini bırakıp başkaları için yaşamaya başlıyorsun. Çünkü hayat bazen kendinden nefret ettirirken bir yandan da onu sevmen için sana birkaç güzel şey sunuyor. Çabalamaya başlıyorsun kendini unutup. Aldığın nefes bile bedelli ya, yine de en güzel nefesi almaları için didiniyorsun kimi zaman kendin bile nefes almayı bırakıp.
İnsan büyüyünce her şey değişiyor da bir gözleri aynı kalıyor.
Ruhunu bir ayna gibi gözlerine sunan, sırlarını ele vermeye açık gözleri.
Büyüdüm. Yaşlanıyorum. Bu körlüğe, bu sağırlığa da alışıyorum yavaş yavaş.
Alışıyorum alışıyorum da ip atlamayı özlüyor ruhum , çocukluğumun şirin sokaklarında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder